28 Mayıs 2016 Cumartesi

Keder

Hayatımız kusurlarla dolu ama doğada, işe yaramayan hiçbir şey yoktur!  Varlığımızın bütünü hastalıklı niteliklerle yoğrulmuş ; tutku, kıskançlık, imrenme, intikam, batıl inanç, umutsuzluk içimize öyle doğal bir şekilde yerleşmiş ki ...

Bu duyguyu ne seviyorum, ne de değer veriyorum. Oysa insanlar her şeyi önceden biliyormuş gibi bir tavırla kedere özel bir yer ayırmayı alışkanlık haline getirmişler. Kederi akılla, erdemle, bilinçle donatıyorlar. Ne aptalca ve çirkin bir süsleme. Oysa akıllıca düşünenler ona "kötülük" derler. Çünkü kederli olmak, her zaman zararlı, her zaman delice bir var oluş tarzı. Bir yerlerde stoacıların kederi  korkakça  buldukları için yasakladıklarını okumuştum.


Aslında acının en uç noktasına ulaşmak için, acının bütün ruhu kaplaması ve ruhun hareket özgürlüğünü elinden alması gerekir. Çok kötü bir haber aldığımızda  felç olmuş gibi en ufak bir hareket yapmadan yerimizde kalışımızın nedeni sanırım bu yüzden. Hemen ardından kendimizi gözyaşlarına ve yakınmalara bıraktığımızda ruh kendini iyiden iyiye özgürleşmiş, bağlarından kurtulmuş ve rahatlamış hisseder.


Acımızı seçmekte özgürüz ve belki de bu özgürlük tutkusu insanı kedere sürükleyen...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder